30 Kasım 2011 Çarşamba

Givenchy'nin Muhteşem Desenleri

Bu kış en güzel koleksiyonlardan biri Givenchy’e aitti. Zaten yazın çiçek desenlerine boğulmuştuk, daha fazla mücevher tonu kullanarak çiçek desenlerini siyah renkle birleştirdiği bu koleksiyonla Riccardo Tisci, fetişe de göz kırpan kadifeler, transparanlar, dar kesimler ve karanlık bir havada sunduğu kıyafetleriyle gözümü gönlümü açtı.



Koleksiyonda Natalia Vodianova’nın giydiği sarı elbisenin Versace for H&M koleksiyonundaki parçalara olan inanılmaz benzerliği hemen göze çarpıyor.  Ricardo önce yapmıştı bu arada yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermeyim J


Konuyu şimdi bambaşka bir yere götüreceğim: “Bugün ne giydim?” postlarına da girmeye başlayım birazdan. Önce davranıp evden çıkmadan fotoğraflarını çekeyim dedim.



Alem Dergisinin düzenlediği Pomellato mücevherlerinin tanıtım gecesine, Givenchy koleksiyonunda en sevdiğim elbiselerden birini giydim. Ayakkabılarım Zanotti, clutchım VBH, cuff Luxury Shoppers, küpeler Bounkit. Hem elbisenin siyah base’i hem de hava şartları sebebiyle siyah çoraba olan  inancım arttı J
Umarım beğenirsiniz :)

Not: Zamanlama kullanarak post yayınlama özelliğini deneyeceğim. Umarım çalışır :)))

29 Kasım 2011 Salı

jLo & Marc Anthony


jLo'nun son klibi  ''Papi'' inanılmaz hoşuma gitti, küçük bir film havasindaki klipler her zaman hoşuma gitmiştir zaten. Burada da jLo'nun dansı, mimikleri, oyunculuğu filan çok şeker, zevkle izledim. Şarkı cok güzel değil ama klip uğruna onu da dinledim :)



Bu arada Marc Anthony'le boşanmış olmasına da bir hayli üzüldüm nedense. Klip ona direkt bir gönderme yapmıyor, hatta "jLo'yum ben elimi sallasam ellisi" alt metnini taşısa da nedense biten evliliğine içim acıdı. Özellikle de 3 yasındaki ikizler Max ve Emme için. jLo'nun bir adamla 7 yıl evli kalması da şaşırtıcıydı aslında ama adam da adamdi yani, tam bir Latino.Gerçekten çok beğenirim Marc Anthony'i. Hatta jLo daha iyisini bulamaz bence'ye kadar vardırırım lafi:)



Bu arada jlo madonnayi örnek alarak kendine hemen 24 yasinda bir toyboy bulmus bile. Dansçılarından biri olan Casper iyi hoş da, nerdeee Marc nerdeee bu tüyü bitmemiş çocuk. Aşkım aşkım aşkım diye ağlayacaksın Jennifercığım!!!



Bir de jLo ile Marc Anthony'nin mutlu günlerdeki resimlere bakarken bir havali pişti yakaladım. Bakın bakalım hangi couple daha iyi. Benim oyum Jennifer ve Marc'a hahahhaah! bu arada merak edenlere jLo oldugu gibi bastan asagi gucci giyinmiş. Podyumdan fırlamış gibi giyinmeyi yaratıcılıktan uzak buluyorum biraz. Benim çantam Prada, ayakkabilar ise Louboutin. Yani bu eğer kim daha iyi giymiş post'u olsaydı kesin ben kazanırdım. (Burada rüşvet teklif etmem gerekiyor sanırım hahahahah!)

28 Kasım 2011 Pazartesi

Gaga's Holiday Workshop - Barney's New York

Lady Gaga ile ilgili en güzel şey, onunla ilgili yapacağınız her araştırmada, bir öncekinden farklı bir sonuçla karşılaşmanız. Kadın durdurulamıyor resmen. Ne yapacağı, nereden çıkacağı, bizi nasıl şaşırtacağını tahmin edemiyorsunuz.

Barney’s New York da bu potansiyeli görmüş olacak ki kendisiyle bir iş birliği yapmış ve en cool yeni yıl hediyelerini bir arada sunduğu Gaga’s Holiday Workshop projesini hayata geçirmiş. Gaga’nın kıyafetlerini çok fazla insana sunmanın sağlığa zararlı olduğunu düşünmüş olacaklar ki birçok farklı alanda bir çok farklı ürün hazırlamışlar. 



 Aksesuarlara bayıldım. Erickson Beamon’ın kolyesine aşık oldum, GaGa yazılı yüzüğün eğlencesine hayran kaldım. Her şey olması gerektiği gibi görünüyor.


Kozmetik ürünleri ise Mother Monster’ın kendi tuvalet aynasının önünden çalınıp oraya koyulmuş gibi. NARS ruj, Gaga’nın M.A.C serisindeki Viva Glam ruj’a bensiyor ton itibariyle. Zaten benim de kişisel olarak kendisine en çok yakıştırdığım renk. Kırmızı ruj da içindeki vampiri dışarı çıkardığı zamanlara gönderme yapıyor gibi. Ama tabi ki de en süper parça takma tırnaklar olmuş. Beni öldürseniz takmam o tırnakları ama Lady Gaga’yı hatırlatacak bir şey alınacaksa onlar alınmalı.


Tüm bunların dışında da Lady Gaga’nın meşhur ettiği topuksuz çizmelerin şömine üstüne asmalık versiyonları çok şeker. Deri ceket konsepte uygun ama son derece kullanılabilir olan çok az parçadan biri olarak göze batıyor. Ama o gözlükler… Ah o gözlükler… Tam bir Gaga parçası, avangard kraliçesinin must-have gözlüğü…
Yani yeni yılda enteresan bir hediye alıp, insanları şaşırtayım derseniz, ya da özellikle Gaga fanı bir yeğeniniz filan varsa Barney’s New York’un bu muhteşem karmasına bir göz atın derim ben.

27 Kasım 2011 Pazar

Hoppala

Genç anneler klasmanında olduğum için yine dayanamadım ve annelere ve anne adaylarına faydalı bir bilgi vermek istedim.
Bizim Mila’da da olan Fisher Price Hoppala ile ilgili bir şey öğrendim. Gerçi biz Hoppala diyoruz kendisine ama asıl adı Jumperoo’ymuş. Neyse, aslında çok eğlenceli bir şey, Mila da bayılıyor buna binip zıp zıp zıplamaya. Ama çocukların 10 dakikadan fazla binmesi zararlıymış. Özellikle erkek çocuklarda testis gelişimlerinde olumsuz etkileri oluyormuş.


Biliyorum bebeğinizi indirdiğinizde ağlayıp yeniden binmek istiyor hoppala’ya ama hem aynı zamanda ayaklarını da her seferinde farklı bir açıyla basmasına sebep olup ortopedik sorunlara da sebep oluyormuş bu alet. Aslında bacak kaslarını kullanması konusunda yardımcı olsa da her şeyin olduğu gibi hoppalanın da fazlası zararmış hanımlar. 


26 Kasım 2011 Cumartesi

Bir Moda İkonu Olarak Miss Piggy


Küçük kızların kendileri ile ilgili görüntü sorunlarına sebep olduğu gerekçesiyle aileler tarafından pek de sevilmeyen Barbie, oyuncakların moda ikonudur. Christian Louboutin bile Barbie için bir seri yapmıştı. Ama hepimiz biliriz ki Barbie için en önemsiz aksesuarlardan birisidir. 

Diğer yandan bir Miss Piggy gerçeği var ki kimse yok sayamaz. Senelerdir hem sevimliliği hem şuh bakışlarıyla, mükemmel bir fiziği pazarlamaz ve her zaman modanın ilerisindedir. O.P.I onun için oje koleksiyonu yapıyor, Janet Jackson ve Justin Timberlake skandalından sonra aynı pozla aynı kıyafetle suratındaki aptal ifadeyle çıkması da çok güldürmüştür beni.


Instyle için yapılan inanılmaz eğlenceli çekimi görmeyeniniz kalmamıştır tabii ama ben düşündüğümde aklıma ilk gelen Miss Piggy’nin, moda endüstrisinin reddettiği görünümüne rağmen nasıl da kendisini kabullendirdiği. Her yerde onu görünce rahatsız da olmayıp onu olduğu gibi sevmemiz.


Verdiği pozlar tam bir moda çekimine uygun, gerçek bir moda ikonuna uygun, styling muhteşem ve Instyle bunun için tüm tebrikleri hak ediyor. Ben özellikle Jason Wu ve Marc Jacobs’lara bayıldım. Sizin en sevdikleriniz hangileri?


25 Kasım 2011 Cuma

Gamze Saraçoğlu - Purely

Dün Gamze Saraçoğlu'nun Purely koleksiyonunun lansman brunchındaydık. Galata'da yapılan brunch çok eğlenceli ve keyifli geçti. Koleksiyonun modelliğini Ece Doğulu yapıyordu ve çok da yakışmıştı her şey.

Parçalar normalde Gamze Saraçoğlu'nda gördüğümüz ipekliler, pastel renkler ve uçuşan kumaşlardan çok uzak ama bu kötü bir şey değil. Daha kullanılabilir, günlük kombinlere uyarlanabilir parçalar. 


Bu sene çok gündemde olan yaka detaylı düz elbiselerin de örneklerini görebiliyorsunuz. Ofiste de brunchta da  akşam yemeğinde de kullanabileceğiniz fonksiyonel parçalar var koleksiyonda.

En iddialı parçalardan olan bu pantolon benim favorilerimden. Stylingini de çok beğendim. Bordo renk ile çok uyumlu olmuş desenli pantolon. Ceketsiz de çok şık durabilir ayrıca uzun bacak boyuna sahip kadınlarda düz ayakkabıyla da çok tarz durabilir.


Koleksiyondaki aksesuarlara da bayıldım ve en sevdiğim de bu altın tokalı kemer. Çok sade ama dümdüz siyah elbiseye kattığı hareket inanılmaz. Ayrıca kürk yelek de çok şık ve hayat kurtarıcılar listenize girebilecek seviyede.
biraz renksiz gibi görünüyor aslında ama bir tasarımcıdan almak isteyeceğiniz, her kadının gardrobunda bulunması gereken temel parçaların güncelleşmiş hallerinden oluşan çok güzel bir koleksiyon olmuş diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?



24 Kasım 2011 Perşembe

Mutfak Sanatları Akademisi

Çocuk sahibi olan her kadın gibi ben de bir süre hayattan tamamen koptuktan sonra, kızımın da biraz büyümesiyle normal halime yaklaşmaya başladım. Rutinim bir daha asla eskisi gibi olamayacak olsa da en azından kendime de zaman ayırıyorum artık. 


Değişik bir şeyler yapıp Mutfak Sanatları Akademisi’nde 8 derslik bir kursa katılmaya karar verdim. MSA o kadar ideal bir yer ki, hem Maslak’ın göbeğinde olması hem de kendi minik mutfağınızda hissedebilmeniz için gerekli her şeyi yapmaları insanı daha da bir heyecanlandırıyor.



Bu kurs da en temel mutfak bilgilerini içeriyor. Yani aslında senede 3 kere yapacağınız çikolata için kursa gitmek yerine toz bulutundan başlamak daha mantıklı geldi. Her derste yeni bir şef oluyor ve o derse en uygun şefle çalışıyorsunuz. Ortam tertemiz ve çok sıcak. Ayrıca konforunuz için her şey düşünülmüş. Hocanızın ne yaptığını tam olarak görebilmeniz için yerleştirilen ekranlar da çok yararlı. 




Sizi 5 Michelin starlı bir şef yapmasa da en temel ve pratik bilgileri alabileceğiniz bu kursu tasarlayan MSA kalbimi fethetmiş oldu. Derslerden bağımsız olarak da gurme lezzet seviyesindeki yemekleri için MSA’nın yanındaki restoranını da tavsiye ederim. Bu arada ayrıntılı bilgi almak için www.msa.com.tr adresini inceleyebilirsiniz.



23 Kasım 2011 Çarşamba

Ajda Pekkan for Twist

Ajda Pekkan’a bayılırım. Müziğine, tarzına, enerjisine hayranım. Kendisini yeniden yaratmak konusunda üstüne yok bence. Kadının gücünü temsil eder benim gözümde. Bazen (hatta sıklıkla) yanlış moda tercihleri bile olsa, üstündekini en güzel şekilde taşımayı bilir.
Twist de biliyorsunuz İpekyol grubunun “GENÇ” line’ı. Ajda Pekkan ile ikinci sezonlarındalar şu anda ve birlikte kapsül koleksiyon hazırlıyorlar. Benim anlamadığım nokta şu: Neden Twist? Neden İpekyol ya da Machka değil de Twist? Twist daha düşük fiyatlı ve genç olan segment değil mi?
 Bir soru daha var tabi: Madem Twist o zaman neden Ajda? Ajda Pekkan her ne kadar ikon da olsa, çok fazla göz önünda olduğu için, genç neslin çok sevdiği nostaljiyi yaşatamaz. Yaşından dolayı da markanın hedef kitlesine istenilen mesajı veremeyebilir.
Koleksiyon gayet güzel, zaten hep güzel olmuştur İpekyol grubunun koleksiyonları. Tasarımsal olarak herhangi bir hazır giyim markasından beklenmeyecek kadar ileride olmayı başarıyorlar. Kumaş kalitesi de her zaman standart üzerinde.

Yine her zamanki gibi koleksiyon detayları ile farklılaşıyor. Sezon trendlerini yansıtıyor. Biraz rock chic, biraz ‘80’ler, biraz militer ama mutlaka o “fashionable with an edge” hissiyatını alıyorsunuz.
 Ama bu çekimi şimdi Ajda Pekkan değil de genç bir modelin, pop şarkıcısının ya da sosyetik bir güzelin üzerinde düşünün… Daha farklı bir anlam kazandı ve artık daha alınabilir görünüyor değil mi? Bu tarzı benimseyen kişilerin, hayran olma ve kendisini ilişkilendirme ihtimali daha yüksek birisiyle, bu koleksiyon daha da güzel iş yapardı diye düşünüyorum.



22 Kasım 2011 Salı

Babaanne Kazakları


 Eskiden yılbaşı zamanı en büyük korkumuz, aile büyüklerinden birinin kar desenli kazak hediye edip bizi iki arada bir derece bırakmasıydı. Onu giyip korkunç görünmek mi, yoksa giymeyip sevdiğiniz birini üzmek mi?



 Geçen sene D&G bizi bu dertten kurtardı sağolsun. Her yer kar deseni oldu. Bu sene de kalın, kocaman kazaklar var her yerde ve birçoğu kar desenli. Birçok modacı 2012 kış koleksiyonlarında bu trendi terk etmeyerek, geçmişe dönüş eğilimlerinin devam ettiğini gösterdi. Benim beğendiğim modeller genelde açık renkliler ama koyu renkliler arasından da çok güzelleri çıkıyor. Lacivert ve bordo tonlardakiler yüksek puan alanlar.

 Ben de kendime yaklaşan soğuk havalarda hem rahat hem de şık olabileceğim bir tane aldım. Zara’dan aldığım şu aşağıdaki kazak muhtemelen kışın casual üniformam olacak.

En güzeli de, artık bu chunky kazakları giyebilecek yeni yollar keşfederek, kendimizi bir 80’ler dizisinin yılbaşı özel bölümünden çıkmış gibi göstermemenin yollarını bulmuş olmamız. Ben size artık sokak modasının kutsal kitabı haline gelmiş lookbook.nu’dan birkaç örnekle yalnız bırakayım. Dünyanın her yerinde farklı tarzlara sahip gençlerin bu kazakları nasıl kullandıklarını göstereyim. 



Kat kat giyinmek için bu kocaman kazaklar çok uygun. Zaten en klasik yöntem de bunları üst üste giyindiğinizde kullanmanız. sıcak bir ortamda çıkartıp nefes almanız kolaylaşır hem :)



Çok cool'um derseniz, bir tayt ve botlarla da uzun olan versiyonları tamamlayabilirsiniz. En çabasız şekilde şık görünür kendinizi de yormamış olursunuz.

,
Ama her zaman için bu kalın kazakları incecik kumaşlarla birleştirmek en şık ve zarif etkiyi yaratıyor. Desenleri karıştırmaktan da korkmuyorsanız çok güzel sonuçlar alabilirsiniz. Ama yine de dikkatli olun da Frida Kahlo gibi görünmeyin sonunda. Bunun için de aksesuarı minimumda tutup, ayakkabı ve çantada çok minimal olmanızı ve üzerinizdeki tek bir desenli parçayla, büyük desenli kazağınızın desenini çarpıştırmanızı öneririm. Aksi halde sonuç kötü olabilir. 


21 Kasım 2011 Pazartesi

Gossip Girl 100. Bölüm Partisi - Blake Lively

Cipriani Wall Street, geçenlerde güzel bir event’e ev sahipliği yaptı. Artık konusundan sıkıldığımız, herkesin herksele sevgili olmasından dolayı bizim Kavak Yelleri’ne benzeyen Gossip Girl 100. Bölümünü kutladı. Biz de diziyi neden izliyorsak aynı sebeple fotoğraflara baktık: kıyafetler için.


Tam bir hayal kırıklığı yaşayan Blake Lively, Marchesa’nın 2012 Spring/Summer koleksiyonundan öyle bir elbise seçmiş ki 1920’leri geri getiren Boardwalk Empire’ın başrolünde oynasa yakışabilirdi. Ama ne yaşına ne çok güzel vücuduna, ne boyuna posuna yakıştıramadım. Ayrıca saçlarının rengi konusunda da acil eylem planı yapmalı artık, çünkü turuncu bir sarıya doğru gidiyor. 


Mesela ben olsam Blake Lively’nin yerinde, kendimi çirkin gösterebilecek bu kadar az şey varken gidip gidip onları seçmek yerine şu gördüğünüz mükemmel elbiseyle katılırdım davete. Kendi seçtiği çirkin ara boy yerine hiç değilse uzun ama göğüs dekolteli bir elbiseyle daha ağır görünürdü.





Aslında Marchesa konusunda her zaman başarılı olacağını da düşünmüş olabilir, hak veririm... Ben de 2010’da MET Costume Institute Gala’da böyle görünsem ben de her yere Marchesa giyerdim :) siz ne dersiniz, Blake’in bu halini beğendiniz mi?


19 Kasım 2011 Cumartesi

Lady Gaga - Marry The Night: The Prelude Pathétique


Lady Gaga'yı sevin ya da sevmeyin, şarkılarından hoşlanın ya da hoşlanmayın göz ardı edilemeyecek kadar büyük  bir şey yapıyor.
Bir kere sanata, müziğe ve modaya bakış açımızı değiştirdi, bildiğimiz her şeyi yeniden düşünmemizi de sağlıyor.
Bu videosunda ise hafızaya ve gerçekliğe bakış açımızı değiştirecek bir monolog var. Her zamanki gibi Gaga dokunuşu ile bunu da modaya ve hemşire ile ilgili bölümde de yaramazlığa bağlamış.
Özetle gerçeklikten ne kadar nefret ettiğinden ve geçmişindeki çirkin detayları hatırlamak yerine bunları daha güzelleriyle değiştirdiğinden bahsettiği video modaya gönderme yapıyor.
Hemşirelerin ve kendisinin gelecek sezon Calvin Klein, ayakkabılarının custom Giuseppe Zanotti olduğunu söyledikten sonra bonelerin Fransiz bereleri gibi takıldığını ve gelecek sezonun rengi olacağını düşündüğü mint renginde olduğunu söylüyor.
Videoyu izlerken aslında eğleniyorsunuz ve bambaşka bir yaklaşımınız oluyor. Ama sonrasında sessiz olarak tekrar izlemenizi tavsiye ederim. Aslında ne kadar hüzünlü bir sekans oluğunu o zaman anlayacaksınız ve dediği gibi geçmişteki kötü ayrıntıları iyileriyle değiştirmenin çok da mantıksız olmadığına inanacaksınız.

18 Kasım 2011 Cuma

Moda Kitapları

Moda evlerinin sadece bir ürün satmaktan ötesini başarmaya çalıştığını biliyoruz. Bir konsepti, bir hayali satmaya çalışırlar. Hepsinin bir kimliği vardır. Bazılarınınki (Coco Chanel gibi) yaşayan bir kişinin kimliğinde saklıdır. Bazıları ise daha soyut kavramlar üzerine giderler. Lüks, kendisini bir hikaye, bir olay ve bir bakış açısıyla tanımlar. Bu yüzden tüketiciler akıl almaz fiyatlara razı olurlar. Çünkü taşıdıkları sadece bir çanta değil, ortak bilinçte o markanın insanların aklına getirdiklerini taşımış, kendisini onunla ilişkilendirmiş olur.

Bir markaya bu şansı en kolay verecek şeylerden biri partileri ise diğeri de koleksiyonerlerin peşinde  koştuğu, içindekilerden çok kapaklarına önem verilen süper lüks kitaplarıdır.  Markaların kitaplarında aslında içerik olarak vermeye çalıştıkları okuyucuyu ilgilendirmesi gerekirken hedef kitlenin bir çoğu sadece herkesin görebileceği kütüphanelerinde bulundurma amaçlı sahip oluyor bu kitaplara. Bunu bilen markalar da fiyatlandırma konusunda ellerini korkak alıştırmıyorlar.

Birkaç örnek paylaşayım dedim:
Alexander McQueen: Savage Beauty:



Zamansız ölümüyle kendisine ait her bir parçayı daha bir değerli hale getiren McQueen’in MET'teki sergisinin kitabı. Kapak görseli hem Lee’nin karanlık ruhuna, hem de gotik sayılabilecek tasarımlarına gönderme yapar.

 Chanel: Collections & Creations:



Thames & Hudson yayınlarından çıkan bu kitap, tam da yukarıda bahsettiğim amaca hizmet ediyor. Chanel nedir? Size nasıl bir rüya satar? Temasıyla tam da kendisinden bekleneni yapıyor. Siyah kapağın minimal tasarımı, beyaz orkidenin narinliği ve zerafeti de zamanına göre modayı çok daha minimal bir yere getirmek için çalışan Matmazel Chanel’e saygı duruşunda bulunuyor.

Louis Vuistton: Art, Fashion and Architecture:



Bu kitapta da dikkat edilmesi gereken Art’ın Fashion’dan önce gelmesi. Yaptığı her işi zanaatkarlık seviyesine taşıyan bir ekolü temsil eden Louis Vuitton’dan beklenen bir hamle ile sanat, modanın önüne çekiliyor. Bavul ve çanta tasarımından başlayan bu geleneğin şu anda Marc Jacobs’ın ellerine emanet tekstil bölümü için çok sanatsal ve heykelsi demek yerine daha ticari derdim ben ama yine de köklerine saygısından vazgeçmiyorlar. Modern dokunuş için de en klasik ve tanınan Monogram deseninin renkli versiyonunu kapakta kullanmışlar.

Valentino: Thames and Variations:


Modayı bırakıp o ünlü krımızı tonunu gençlere teslim eden, tam bir İltalyan denilebilecek Valentino Gravani’nin yarın asırı deviren markası Valentino, tam bir kırmızı halı markası. Kapağında kullandıkları çok konuşulup az sevilen boleroya anlam veremedim. Ben olsam klasik kırmızı tuvaletlerinden birini seçerdim.

Siz ne dersiniz? Yüksek fiyatlarına rağmen bu kitaplardan alıp her zaman elinizin altında referans kitap olarak bulundurmak mı? Yoksa içlerindeki her bilgiye nasılsa internetten ulaşılabildiği için boşa kalabalık yapmamak mı?

16 Kasım 2011 Çarşamba

Yok Artık Christian Louboutin?

Christian Louboutin’i nasıl bilirsiniz? Hayır ölmedi, ama “ölseydi de şu günleri görmeseydik” dedirtti. Daha önce Sarah Jessica Parker’da görüp Ungaro süper kahraman elbisesinin altında mide bulandırıcı göründüğünü düşündüğüm ve sonra bir şekilde bilinçaltımın derinliklerine ittiğim, sonra da yeni “it-girl”ümüz Blake Lively’de görerek yeniden sinirimi bozan bu ayakkabıları yaptı.


Sorun aslında Louboutin’i çok sevmemiz, ve kendisinden her zaman son derece çekici ve feminen ayakkabı tasarımları çıkması. İmzası olan kırmızı tabanlarının her kadının rüyasını süslemesinin yanı sıra erkeklerin bile çok beğenip görünce tanıdıkları bir marka olması.


Peki bu çirkinlik abidesi ayakkabıları yaparken hangi maddenin etkisi altındaydı? Ya da stil ikonu diye bilinen, Manolo Blahnik aşkıyla ünlü Sarah Jessica Parker veya Karl Lagerfeld’in bile Chanel Brunch’ına ev sahipliği yaptırdığı kadar önemsenen Blake Lively hangi mantıkla bu ayakkabıyla insan içine çıkmış? Umarım yakın tarihte Türk sosyetesinden de “çarpıcı stiliyle ünlü” kişilerde görmeyiz bu ayakkabıları. Midemiz kaldırmayabilir.



15 Kasım 2011 Salı

Mawi

Daha önce kolyeler ile ilgili şu yazımı yazmıştım ve “statement jewellery” hakkında ne düşündüğümü de biliyorsunuz zaten. Dünyanın en kolay tarz sahibi görünme yolu, kendini gösteren bir aksesuarla birleşen sade bir kıyafet, sizi bir anda sıkıcı seviyede minimal’den, çabalamadan şık’a dönüştürebilir. 

Londra kökenli tasarımcı Mawi Keivom’un 2003 Londra Moda Haftası’nda tüm dikkatleri üzerine toplayan markası Mawi ise ihtiyacınız olan bu parçaları bulmanız için bir doğal kaynak adeta. Bir şeyleri kişiselleştirmek ve vintage’dan etkilenen tasarımcı etnik sayılamayacak kadar modern, futuristik sayılamayacak kadar köklerine bağlı tasarımları ile tam anlamıyla yatırım parçası sayılabilecek takılar tasarlıyor.


Metal işçiliğinin yanı sıra yarı değerli taşlarla yaptığı tasarımlar özellikle Dior’da görmeye alışkın olduğumuz cesur parçalar ortaya koyuyor. Siyah renge en çok yakıştırdığım Mawi tasarımları en sade görünümü bile, tek aksesuarla lüksle buluşturmayı başarıyor.


14 Kasım 2011 Pazartesi

Tube Wringer

Eğer ki siz de düzen hastası, titizliğiyle herkese illallah dedirten, özellikle de ortasından sıkılmış her diş fırçası tüpüyle, seri katil olmaya biraz daha yaklaşanlardansanız Tube Wringer tam size göre.



Kauffman Mercantile tarafından geliştirilmiş bu ürün çok kolay düşünülebilir bir dizaynı, küçük ama sinir bozucu bir sorunu çözmeniz için kullanıyor. Tube Wringler, sizi sadece ortadan sıkılan tüplerin sinir bozuculuğundan kurtarmakla kalmayıp, sonuna kadar kullanmak istediğiniz saç boyası tüpleri gibi tüplerden elinizle sıktığınız versiyona göre %35’e kadar daha verimli kullanmanızı sağlıyor. Ve her şeyin ötesinde bir inşaat makinesinin minyatürü gibi duran tasarımıyla çok şeker…



13 Kasım 2011 Pazar

Prada Candy

Koku gibi çok sadece burnunuzla karar verebileceğiniz bir seçimi yapmanız için gösterilen reklamların sadece göze ve kulağa hitap edebilmesi de aslında bir ironi gibi görünmesine rağmen, parfüm şişesinden, o markanın “yüzü” olan ünlünün kişiliğine kadar tam bir paket olarak sunulması asıl ürünü ikinci plana düşürüyor zaman zaman.
En ilgi çekici reklamlar göze hitap eden ayakkabıların değil, parfümlerin reklamları olmuştur. (Bkz. Marc Jacobs Bang, Christian Dior Jadore, Chanel No 5 Nicole Kidman)
Bu kadar girizgahtan sonra, bu aralar gördüğüm en provakatif parfüm reklamlarından bir tanesini sizlerle paylaşayım. Prada Candy:


Şekerli kokuların aslında yaz için ideal olduğunu düşünüyorum. Klişe olacak aslında ama maalesef aklın yolu bir… Ama bu parfümün hem minimal/lüks şişe tasarımı, hem de reklamındaki Lea Seydoux’un muhteşem performansı, yine kokunun nasıl olduğunu bile unutturacak kadar merak ve bağımlılık uyandıracak şekilde bir paket sunmasını sağlamış.
Beni yakaladı en azından…


12 Kasım 2011 Cumartesi

Sephora'dan Adrese Teslim Güzellik

-          Yemek? Evet!
-          Çiçek? Bazen!
-          İlaç? Kesinlikle!
-          Kozmetik? Ciddi olamazsınız!
Çok dramatik bir girişle eve sipariş edip o gün içinde almak isteyebileceğiniz şeylerle ilgili bir saptamada bulunmaya ardından da Sephora’nın sadece New York’ta verdiği bir servisten bahsetmeye çalışıyorum.
Aslında konu çok basit, telefonla bir sipariş verirsiniz, 50 $ üzerinde olması gereken bu siparişiniz aynı gün içinde bir Mini ile size teslim ediliyor.
Fikir güzel, uygulama kullanıcı dostu, sürekli aldığınız ve bir şekilde kaybettiğiniz ya da bir yerde unuttuğunuz ürünlere hemen sahip olabilmek için de ideal (çünkü bitmeden önce kesinlikle yenisini alır kadınlar).


Keşke Türkiye için de yapsalar da biz de her seferinde kozmetik alışverişimiz için dışarı çıkmak zorunda kalmasak. Her ne kadar Sephora mağazalarında gezmek ayrı bir zevk de olsa sadece ihtiyaç için gitmek ZORUNDA olmak insanın canını sıkıyor.


11 Kasım 2011 Cuma

Senhoa


Senhoa markası yeni keşfim. Aslında çok geniş ve bilinen bir line’ı olmamasına rağmen kendilerini o kadar güzel konumlandırmışlar ki, muadillerine göre çok daha uygun fiyatlı olan tasarımları da son derece çekici bu markanın müdavimi olabilirsiniz. 

Markanın amacı, insan kaçakçılığına maruz kalmış, küçük yaşta seks kölesi olmuş, küçük yaşlarda evlendirilerek şiddet görmüş kadınların sığınma evleri ve terapilerden sonra iyileşince normal hayata adapte olabilmeleri için kendilerine bir gelir sağlamak.


Bu kadınların ilk aşamada bakım ve yardımı aldıkları organizasyonlardan ayrıldıklarında tekrar eski hayatlarına geri dönmemeleri için güvenli bir şekilde çalışabilmeleri amacıyla onlara sabit bir gelir sağlayan marka süper model Coco Rocha ile yaptığı iş birliği sonucunda da çok güzel bir koleksiyon çıkartmış.
Coco’nun da rock chic tarzını yansıtan parçalar zincir ve kristallerin birleşiminden bir Ice Queen oluşturuyor.