31 Aralık 2011 Cumartesi

Yılbaşı Partisi Hayatta Kalma Kiti



Bu akşam herkesin çılgın parti planları olduğunu varsayarak size 2012'ye korkunç bir şekilde girmemeniz için küçük ama hayat kurtaracak bir liste yaptım. Bazı maddelerde yanınızda olması gereken şeyleri bazılarında yapmanız/yapmamanız gereken şeyleri bulacaksınız. Umarım yararlı olur!

- Ruj ve pudranız dışında bir makyaj malzemesi almanıza gerek yok, inanın zaten olan makyajınızın üzerine bir daha fondöten sürerek başlayacak değilsiniz.
- Telefonunuzun şarjının tam dolu olması lazım evden çıkarken. Gecenin bir vakti kapanan bir telefon ve kaybolan arkadaşlar sinir bozucu olabilir.
- Ödemelerinizi kartla yapmayı tercih ediyor bile olsanız yanınızda belirli bir miktar nakit para mutlaka taşıyın. Her zaman birilerine bahşiş vereceksiniz. 
- Sakız aslında önemsenmeyen ama belirli durumlarda hayat kurtaran bir şey. Ev partisine gidip de beklenmedik bir şekilde orada yatıya kalanların sabah kurtarıcısıdır. 
- Eğer kaçabilecek bir çorap giydiyseniz kesinlikle yedeğini yanınızda bulundurun ki geceniz zehir olmasın.
- Beraber çıkacağınız insanlardan en azından 1 tanesi uzun süredir tanıdığınız ve güvendiğiniz, ne olursa olsun sizi yalnız bırakıp gitmeyecek birisi olsun. Küçük dramalar yaşayıp dağılan gruplardan olsanız bile o arkadaşınızın yanınızda olduğunu bilin.
- Çantanız yeterince büyükse, yanınıza katlanabilen babetlerden alın ve gecenin sonuna kadar dans edin. 
- Sizi çok çarptığını bildiğiniz bir içki varsa, bu gece onu tercih etmeyin. Nasılsa sabaha kadar eğleneceksiniz. Daha dayanıklı olduğunuz bir içkiyle daha uzun süre ve daha şık eğlenirsiniz. 
- Eve gidecek 2 alternatifiniz mutlaka olsun. Bir kişiye güvenerek plan yapmayın ve gecenin sonunda yalnız kalırsanız ne yapacağınıza dair planınız mutlaka hazır olsun. Beraber döneceğiniz arkadaşınız bir başkasıyla ayrılırsa sudan çıkmış balığa dönmeyin. Özellikle ilk kez gideceğiniz bir yerde olacaksanız hazırlıklı olun.

Ve tüm bunların dışında çok eğlenin!
Umarım 2012 sağlıklı, mutlu, bol paralı ve eğlenceli bir yıl olarak geçer. Çünkü 2011'den nefret ettik ülke olarak.



30 Aralık 2011 Cuma

Çorabın Evrimi - Celebrity Facialari

Dünkü Çorabın Evrimi postundan sonra dayanamadım biraz daha araştırdım. Çorabı düzgün kullanan insanlar sadece soğuk ülkelerdeki cool çocuklar değildir herhalde diye düşündüm. Sonuç: Facia... Gerçekten sadece soğuk ülkelerdeki cool çocuklar düzgün giyebilmişler bu çorapları. Celebrity örnekleri tam bir facia. Hepimiz biraz dedikodu severiz diye düşünerek acımadan eleştireceğim şimdi bazılarını.


Sen Sarah Jessica Parker'sın, sen bir stil ikonusun, sen bir neslin Manolo aşığı olmasını sğlamış, New York denilince akla gelen ilk şey olmuş bir kadınsın. O çorap nedir Allah aşkına? Yani ne kadar güzel efendi efendi trenchcoat'unu giymişsin. O iğrenç şeker mavisi renk nasıl senin gardrobuna girdi peki? Hayden içinse içine full body çorap giymiş gibi görünmeyi başardığı, kendisini kütük gibi gösteren o elbiseyle dışarı çıkacak medeni cesareti gösterdiği için içten bir alkış istiyorum.


Desenliler konusunda bir önceki yazımda çırpı bacak lazım demiştim ya, işte bu görüntü yüzünden dedim. Beyonce, artık ince bir kadın olmadığını kabul etse ne kadar güzel olacak. Biz çoktan kabullendik, onu böyle sevdik, ama neden kendisini en çirkin gösterecek kıyafetleri seçiyor anlamıyorum. O kadar çirkin ki bakamıyorum fotoğrafa. Kardashian kardeşlerin de zaten evlerden ırak bir zevkleri var. "Ne kadar çok, o kadar iyi" ekolünün yılmaz savunucuları. İkisi de birbirinden beter durumdalar. Ne ayakkabıları ne çorapları tutabiliyorum bir yerinden.


Taylor Swift, hani o cici kız imajından artık sıkıldığımız ve sonunun muhtemelen Britney Spears gibi olacağından korktuğum kişiler listesinde. O kadar sinir bozucu derecede cici kız ki kendisini bazen durduramayıp seksi olmaya karar veriyor ve bunu da dantel çorapla yapıyor demek ki. Ama o desenli etek, o uzun çizmeler, o üzerindeki lise kazağı tam bir facia olmuş. Katie Holmes de kızı Suri'yi nasıl giydireceğini düşünmekten kendisine pek vakit ayıramıyor diye düşünüyorum artık, bu paçozluğun başla bir açıklaması olamaz çünkü. O çorapların hali nedir? O ayakkabı ve o 1980'lerin Aerobik taytlarına benzer şekilde kesilmiş çorapların ne uzun ne kısa jean şortla kombini akla zarar. Lindsay Lohan desen, zaten neresi doğru ki çorabı olsun kategorisinde. Hiç arkadaşı da yok bu kızın galiba. Kimse uyarmıyor evden çıkarken. Altında o çorap olmasa son derece giyilebilir bir kıyafet olacakmış ama parlak bir fikir gibi gelmiş o çorabı giymek. Sonuç yine hüsran...

Ben çok eğlendim bu arada yazıyı yazarken. Sizin de gördüğünüz başka çorap faciaları varsa paylaşın beraber gülelim kızlar.




29 Aralık 2011 Perşembe

Çorabın Evrimi

Paltoların içine tıkılıp kalmaktan nefret ettiğim için kışla ilgili güzel bir şeyler bulmaya çalıştığımda en çok çoraplara ve şuradabahsettiğim eldivenlere yakınlık hissediyorum. Yazın çorap giyemediğimiz için etek boylarında da revizyona gitmek zorunda kalıyoruz. Yoksa oturup kalkarken, eğilirken filan sürekli bir gerginlik sürekli bir frikik korkusu…  Ama opak çorapların çekmecelerden çıkmasıyla beraber kışın bir rahatlık geliyor hepimize. İşin en güzel tarafı ise bu çorapların aslında bir tamamlayıcı olmak zorunda olmayışı. Kombininizin yıldızı olmaya aday çoraplar son yıllarda o kadar arttı ki ben de size bazı seçeneklerden bahsetmek istedim.


Her şey renkli çoraplarla başladı. Uzun zamandır varlar tabi ki ama sadece çocukların ya da Yonca Evcimik’in çorabı olmak zorunda olmadıklarını biz biraz geç anlamıştık. Yine de şu aralar yaşanan desenli çorap çılgınlığının temeli renkli çoraplarla atılmıştı.


Sonra dantelliler ve siyah üzerine desenliler geldi. Bu versiyon biraz daha seksi, biraz daha dikkat çekici olduğu için artık kıyafetlerinizin daha sakin ve minimal olması için uygundu. Dümdüz siyah bir elbise ile bile son derece seksi olabilirdiniz. Ama Sekreter filminden çıkmış gibi görünmemek için de çok abartmadan biraz masumiyet katarsanız kombininiz biraz daha anlam kazanıyordu.




 Yukarıdaki iki trend bir araya geldi ve hem renkli hem desenli çoraplara kavuştuk. Bunların büyük çoğunluğu için çırpı kadar ince bacaklarınız olması gerekiyor. Aksi halde görüntü korkunç olabilir. Bu arada üzerine giydiğiniz kıyafetin de en desensizinden olması gerekiyor. Aksi halde göz yorabilirsiniz.


En son trend de bu jartiyer efektliler. Son derece seksiler ama cidden çok kısa eteklerle giyilmeleri gerekiyor modellerinin görülmesi için. Ya da tam o çizginin başladığı yerin altında bir etekle giyebilirsiniz. O durumda da her hareket ettiğinizde biraz görünecek ve merak uyandıracaktır. Bu jartiyerli modelleri bizim Türk markaları pek fazla yapmadılar ama Asos’ta filan çok çok ucuz fiyatlara bulabilirsiniz.

Siz en çok hangi trendi seviyorsunuz? Klasikçi misiniz yoksa yenilikleri takip ediyor musunuz? Bir de en çok merak ettiğim şu en son Jartiyer efektli olanlardan giyer misiniz?

Görseller: Lookbook.nu

26 Aralık 2011 Pazartesi

En Özel Yeni Yıl Hediyesi

Yeni yıl yaklaşırken, herkese iyi kötü bir hediye aldınız. Parfümler, şallar, eldivenler, kıyafetler, dekoratif şeyler havalarda uçuşuyor ama işin en zor kısmına geldiniz ve ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Evet, diğerlerinden daha önemli o kişiye hediye almak her zaman daha zordur. Standart bir şey almak istemezsiniz. Çünkü ondan da standart bir hediye almak istemiyorsunuzdur.


Size süper bir teklifim var. İkinize özel bir kitap yaptırmaya ne dersiniz? 2012’ye kadar olan tüm materyalleriniz, fotoğraflarınızı, birbirinize yazdığınız SMS’ler ve sadece ikinizin kullandığı kelimeleri bir araya toplama vakti geldi. İkinizin 2012’ye kadarki hikayesini bir araya getirip bir kitap bastırabilirsiniz artık. Gerekirse sonra, sınav bile yaparsınız J



Bunun için tek yapmanız gereken nelerin bu kitapta olmasını istediğinize karar vermeniz. Biliyorum biraz zor bir süreç ama sonrasında hediyeler açılırken onun gözlerinde göreceğiniz parıltı bunların hepsine değecek. İmrendiğiniz “ en güzel yılbaşı hediyesi organizasyonunu yapan insan” ödülüne layık görülüp, tören konuşmanızı bile hazırlayabilirsiniz. Hem romantik, hem zekice hem de kolaya kaçmadan ne kadar şık bir hediye verdiğiniz en azından 2013’e kadar konuşulacak. Benden söylemesi.

İletişim için: ayse.telci@gmail.com

24 Aralık 2011 Cumartesi

Yeni Yılda Yeni Saç

Madem yılbaşı geliyor o zaman hepimiz panik olabiliriz. Ne yapacağız, ne giyeceğiz derken saçımız da en son düşünerek hata yaptığımız, tüm gecemizi etkileyecek en önemli şeylerden birisi oluyor. Özellikle ağır bir yere gidecek olanlar, bir yılbaşı balosunda bulunacaklar için saç çok zorlu bir seçim. Paspal görünmekle, kız kardeşinin düğününden fırlamış gibi görünmek arasında bocalayan kadınların devreleri yanıyor.
Ben de yine hizmette sınır tanımıyorum ve sizlere bazı celebritylerin saç modellerinden, yılbaşı programınıza uygun olabilecekleri iftiharla sunuyorum.

Eğer yaşınız küçükse, kıyafetiniz biraz ağırsa saçınızı örgü ya da atkuyruğu yapmanızı öneririm. Özellikle bu sene örgünün çok moda olduğunu biliyorsunuz zaten. Yandan bırakılmış gevşek bir örgü bir anda sizi gençleştirecekir. Atkuyruğu ise hem zahmetsiz hem de kolay kolay bozulmayan bir model olduğu için sabahlara kadar dans etseniz bile sizi yarı yolda bırakmaz.



Eğer topuz yaptırılacak nadir gecelerden biri olarak gördüğünüz bir olaysa, o zaman sizi tutmayım. Rock Chic bir havası olacaklar için sıkı topuzları tavsiye ederim. Deri ceketle kombinleyeceğiniz her kıyafete uygun olacaktır bu saç.



Eğer daha hanım hanımcık olma taraftarıysanız o zaman bu enseden toplanmış dağınık topuzlardan öneririm. Romantik bir elbiseyle çok şeker duracaktır. Ama bunu gerçekten usta bir kuaföre yaptırmaya gayret edin aksi halde sonuç hiç de o istediğiniz, çabasız ama şık görüntü olmayacaktır. Özellikle saç spreyi kullanımını bir yerde limitlemekte fayda var bu modellerde. Önlerin de arkanın da çok özgür ve banyo sonrası yumuşaklığında durması lazım.
Umarım yararı olmuştur. Siz hangisini en çok beğendiniz peki?

22 Aralık 2011 Perşembe

Nasıl Yani Chanel?

Chanel defilesinde görüp de şok geçirdiğim iki parçayı paylaşmak istedim bugün. Yani Chanel denince akla ilk gelen 2.55 çantadır. Hatta direkt olarak çantadır. Çanta konusunda Chanel herhangi bir markanın çok daha üzerinde çok daha ilerisindedir. Boy serisi, kalbimizi çalmakla kalmayıp herkesin koleksiyonuna eklemek için ölüp bittiği bir parça olmuş. 


Peki Chanel koleksiyonundaki bu iki çanta nasıl olmuş da ortaya çıkmış. İstiridye kılıklı olan zaten anlamsız olduğu kadar kullanışsız ve çirkin. En fazla sehpanın üzerine koyarsın onu. Neresine ruj girecek, neresine telefon anlamadım. Yoksa çok mu ciddiye aldım bunları, çanta değil aksesuar mıdır acaba, diye düşünmeden edemedim. Ama bizden bir ünlüde görürsem de hemen, moda kurbanı kategorisine sokup içli içli gülmeye karar verdim. 


Şu gördüğünüz paket kılıklı olan da bir yerde unutursanız polis tarafından şüpheli cisim olarak görülüp bomba imha ekiplerini seferber edecek cinsten. Belki içine bir şeyler sığar ama sanki sapı kopmuş da etrafına sarıp taşımak zorunda kalmışsınız gibi görüntüsü var. Nefret ettim açıkçası. Bunu alan kesin olacak bu arada. Bunlarla da çok pis dalga geçicem. 


Siz ne diyorsunuz merak ediyorum bu arada, cidden benim mi tersime geldi bu çantalar? Yoksa hakikaten çok çirkinler mi sizce de?

21 Aralık 2011 Çarşamba

Naomi Campbell for PINKO

Eskinin modelleri de farklıydı gerçekten. Moda endüstrisi markanın önüne geçen Top Modeller yaratmayı çoktan bıraktı. Böylece hepsi birbirinin aynısı, hepsi aynı soğuk bakışlar ve tahta vücuda sahip sarışın modeller doldurdu podyumları.

Oysa eskiden Cindy Crawford, Kate Moss, Naomi Campbell, Helena Christensen, Eva Herzigova  gibi isimler her işleriyle adlarından bahsettirirdi. Şimdi Jessica Stam kimdir bilen o kadar az insan çıkar ki…

Neyse bu kadar nostalji yeter diyerek bir türlü yaşlanmayı bilmeyen, yukarıda adı geçen bu modellerin en olaylı, en mahkemeli ve en asabisinin son kampanyasını sunmak isterim: PINKO.


Daha önce Eva Herzigova ile beraber  2005-2006 sezonu için çalıştıkları Pinko ile yeniden yolları kesişen Naomi, bu kez tek başına 2012 Yaz kampanyasında. Basına çıkan ilk fotoğrafı göstereyim size dedim. Hala bacakları sonsuzluğa uzanıyor, hala çok güzel…

Ama bir yaz koleksiyonu için sizce de çok karanlık bir karanlık ve karamsar bir imaj değil mi bu? Başka bir görselle ilk imaj çalışması yapılsa daha hayırlı olabilirmiş bence. Siz ne dersiniz?

Bir Kış Fenomeni: Eldiven

Kış geldi, İstanbul'da pis bir yağmur var... En çok nasıl kapanabiliriz diye sorarken en çok üşüyen yerimiz olan ellerimizi birbirinden güzel eldivenlerle süslemenin peşindeyiz. iPhone'larımız eldivenlerle aramızı açsa da hala bir lady eldivensiz sokağa çıkmamalı diyoruz :)



En kolay kullanılacaklar tabi ki de kısa olanlar. Ama onları da kısa diye ihmal etmemek lazım. Özellikle bilek detaylılar, taş ya da zimba süslemeliler ve fiyonklular bu sene her yerde. En iyi markalardan en ucuz hazır giyim markalarına kadar her yerde  bulunabilen bu modeller hayat kurtarır. Bilekleri birazcık kısa ceket ve montlarla modellerini daha da güzel gösterebilirsiniz. Benim buradaki favorim kırmızı Modcloth fiyonklu eldiven.


Kürkün bu seneki önlenilemez yükselişi, aksesuarları da ele geçirdi. Bileği kürklü ya da tüylü modeller de her yerdeydi. Gündüz kullanım için biraz abartılı bulsam da geceleri çok şık olabilirler. El bileklerinizi incecik gösterecekleri de aşikar.


Bir Audrey Hepburn değiliz belki ama uzun eldivenlerin zerafetinin de farkındayız. Kullanımları biraz zor gibi görünse de özellikle kısa kollu montlarla kombinlendiklerinde tam bir Femme Fatale yaratabilirsiniz. Görünümünüzü hem gizemli hem de ladylike yapacak bu eldivenlerin derileri en güzelleri tabi ki de.


Bu arada içimdeki Lady Gaga'nın yansıması sayılacak bu muhteşem bebekler Aslı Parlak'ın Parlaque'ından. Birbirinden güzel aksesuarlar yapan Aslı'nın eldivenlerinin yeri her zaman ayrıdır bende. Dümdüz bir jean, kazak kombinine deri ceket ve bu eldivenleri eklediğiniz anda Olsen kardeşleri bile kıskandıracak bir tarz yaratabilirsiniz. Bu arada Parlaque, Nişantaşı Orhan Ersek Sok. No:17'de. İçei girdiğinizde kendinizi kaybetmemenizi diliyorum :)

Siz ne durumdasınız eldivenlerle ilgili? Alıp alıp birikiren ama hiç kullanmayanlardan mı? Yoksa "eldivensiz çıkmam abi" diyenlerden mi?

19 Aralık 2011 Pazartesi

Marc Jacobs yeni Karl mı?

Marc Jacobs dünya üzerinde Karl Lagerfeld yerine geçebilecek tek insan bence. Hem o show potansiyeli, hem kişisel olarak ilgi çekici bir karakter olması hem de aynı enerji ve yaratıcı zeka ile çalışması bana böyle hissettiriyor.
Önce kendisini sonra Louis Vuitton'u değişime uğratıp güncelleyen adam Marc Jacobs, kendi markası için de şu posttan hatırlayacağınız çok yaratıcı işler yapıyor.


Bu kez de Victoria's Secret melekleri ne kadar da salaktır konulu bir Jingle Bells söyleyemeyen melekler videosundan daha eğlenceli daha kısa ve cool bir video set yapmış.
Ben videolara bayıldım, özellikle şu yukarıdakine. İnanılmaz şeker ve Marc klanına çok uygun minimal bir video olmuş. Açıkçası siz ne düşünüyorsunuz merak ediyorum. Marc içi fazla şişirilmiş bir balon mu yoksa son yılların en parlak yıldızı mı?



Karlified!

Karl LaGerfeld, Chanel gibi bir moda evinin bile altında kendi adını ezdirmeyecek kadar büyük bir kişilik. elinden her iş geldiği gibi adamı durduramıyoruz. Hem kendi kişisel özellikleri, hem de tarzıyla tam bir show adamı. Ve yaşına rağmen enerjisi bitmek tükenmek bilmiyor, elindeki yeterince iş yetmezmiş gibi bir kapsül koleksiyona daha el atmış, çok da keyifli olmuş.


Net-a-porter için 25 Ocak'ta çıkacak olan özel bir koleksiyon hazırlamış. Koleksiyonun tanıtımı da en az kendisi kadar ses getireceğe benziyor. Bir newsflash, net-a-porter facebook ve twitter accoutlarından bilgilendirmeler ve Karlified adlı süper bir uygulama ile ilerliyorlar.


Koleksiyon deri, siyah, beyaz ve maskulen parçalardan oluşuyor. Tam bir Karl eseri yani. Beyaz, at kuyruklu saç, kocaman siyah gözlükler ve çok düşük bir vücut kitle indeksiyle bir Karl olmanıza engel yok bu koleksiyon sayesinde. Kendileri de öyle düşünmüş olacaklar ki Karlified uygulaması sayesinde kendinizi Kaiser yapabileceğiniz küçük bir uygulama yazmışlar. Fotoğrafınızı şuradan upload edip, siz de bir Karl olabilrisiniz. 25 Ocak'ta en iyi Karlified  fotosunu Karl Lagerfeld seçerek Net-a-porter'den $1000'lık hediye çeki kazandıracakmış. Misal ben oldum, ne diyorsunuz yakışmış mı? Karl beni seçer mi dersiniz? hahahahah





16 Aralık 2011 Cuma

Ayak Fetişi

Hatırlar mısınız bilmem, bir ara Megan Fox'un elleriyle kafayı bozmuştuk. Aman ne kadar da çirkinlermiş, yazıkmış o kadar güzel yüze ve vücuda falan filan... O kadar konuşulmuştu ki bu mevzu, bana bile gına gelmişti.
Sonra bugün çok alakasız bir şekilde aklıma, kış aylarında ortaya ayaklarını çıkartmak zorunda olmayan kadınların mutluluğu ve hala kırmızı halı eventlerinde bantlı ayakkabılarıyla salınan Hollywood yıldızları geldi. Küçük bir araştırmadan sonra bulduklarımı sizinle paylaşayım dedim. Ama bir şeyler yiyorsanız filan bırakın...


Tüm sinema sektöründe ayak fetişi bilinen Quentin Tarantino'da aşırı derecede astigmat olduğunu düşünmeme neden olan Uma Thurman ile başlıyoruz. Ayak fetişi olan bir insan nasıl olur da bu kadını bir sürü filminde oynatır ve hep çıplak ayak sahneleri verir. Kill Bill'de ayaklarını oynatmaya çalıştığı sahneden iki görüntü tam olarak ne demek istediğimi anlattı sanırım.


Iman, Katie Holmes ve Paris Hilton da dünyada mümkün olduğunca az düşman edinmesi gereken kadınlar. Herkes başlarına baksın bence, ayaklarına bakan olmasın. Olursa sorun var demektir. Bu arada Paris'in ayakları da 41-42 numara...


Çılgın zamanlarından korkunç bir görüntüyle Britney Spears'ı takdim ederim. fotoğraf iğrenç olmuş ondan da kaynaklanıyor olabilir bu felaket ama o pozu da vermemesi lazım. Sanki Dita Von Teese yani...



Bakalım yukarıdaki korkunç ayakların sahibini tahmin edebilecek misiniz? Bu kendisi -kimilerine göre pek olmasa da- güzel, ayakları facia ünlü kim acaba? Ayaklardan değilse de ayakkabılardan tanıyacak olanlarınız vardır kesin...


15 Aralık 2011 Perşembe

Vejeteryan mi olsak?

 Kışın soğuğunda, iliğimiz kemiğimiz donmuşken  yazdan bahsetmek içimden gelmiyor açıkçası. Ama moda sektörü maşallah alıp başını gidiyor biliyorsunuz ki...
Her sene en çok taklit edilen baskıları yapan Dolce & Gabbana 2012 ilkbahar-yaz koleksiyonunu tanıttığında da hepimiz sebze desenlerine boğulacağımızı anlamıştık.


Aynı şey bu kış için de yıldız baskısında geçerliydi. Bir Marc Jacobs ve büyük puantiyeleri, bir de Dolce & Gabbana ve yıldızları demiştik hepimiz. Ki öyle de oldu. En dandiğinden en büyüğüne bütün high street fashion markaları diye addedilen markalar, hatta isimsiz üreticiler bile bu desenleri taklit ettiler.Türkiye'de yıldız baskısı yapmayan tek bir marka bile kalmadı. Çok güzel takip ediyorlarmış bizimkiler de dünyayı :)


Bu sene de olacakları en baştan söyleyim size. Tüm vitrinler manav gibi olacak. Her yerde olur olmaz meyve, sebze baskıları göreceğiz. Dolce &Gabbana'dan sonra, bu H&M koleksiyonlarını aceleye getirdiğini ve hatta hakkını vermeden yaptığını düşündüğüm Versace'nin Resort koleksiyonundaki bu beyaz elbise de bir süpermarketin sebze-meyve reyonu gibi maşallah.
Siz ne diyorsunuz? Ne yapalım bu desenleri? Sevelim mi nefret mi edelim? Çok mu çekici ve renkliler? Yoksa çok mu çocuksular? Ben tam karar veremedim henüz...

14 Aralık 2011 Çarşamba

H&M Look Book 2012

H&M Versace ile yaptığı renk cümbüşü koleksiyonundan sonra, 2012 yaz lookbookuyla bizleri biraz daha dinlendirecek gibi görünüyor. En başta gördüğümüz beyazlar bana Calvin Klein'in beyazlarını hatırlatıyor. En beğendiğim bölümü de başlangıçtaki beyazlar.
Sonlara doğru renkler ortaya çıkınca işler daha da eğlenceli hale geliyor. Kesimler beyazlarda futuristken, renklilerde biraz daha retro ve minimale kayıyor diyebiliriz. Ama en çok desenlere bayıldım!

.


Bu arada H&M en güzel ucuz moda kaçamaklarından biri aslında ama bu lookbook çekimlerindeki ürünler prototoip ve daha kaliteli, mağazadakiler daha bir dandik gibi geliyor sanki. 3 yıkamadan sonra bozuluyor H&M ürünleri. Aslında hızlı moda yaptıkları için, evladiyelik yatırım parçaları yapmaları gerekmiyor ama sezon sonuna kadar dayansa da fena olmaz yani.
Sizin de çok sevdiğiniz ama hemen bozulduğu için arkasından ağladığınız H&M parçalarınız var mı?

13 Aralık 2011 Salı

Gwyneth Paltrow - Stella McCartney

Stella McCartney'e bayılırım. Neden bayıldığımı düşününce daha önce şurada da paylaştığım gibi minimalist ama kesinlikle özgün olmasından etkilendiğimi hatırladım tekrar.
Tasarımcılar kendi çizgilerinden çok fazla çıktıklarında gözümü tırmalıyorlar. Belki de biraz gelenekçi bir insan olduğumu düşünebilirsiniz ama bir Stella elbise gördüğümde, tam olarak beklediğim şey bir sürü desen, asimetrik kesimler ve bol bol renk ve tek omuzlu bir model olmuyor.




Coach'un Çin'de faaliyete geçen online mağazasının lansmanında, marka elçisi olarak bulunan Gwyneth Paltrow'un gözümü tırmalaması da şaşırtıcı değil bu yüzden. Zaten defile sırasında Anja Rubik üzerinde de biraz "fazla" olduğunu düşünmüştüm elbisenin. Anja'nın kilometrelerce uzanan bacaklarına bile yeterince güzel olmayan bir kesimi var eteğin.
Siz ne düşünüyorsunuz? Beğendiniz mi? Ağır mı olmuş Stella'ya söylediklerim? Tersimden mi kalkmışım, yoksa hak etmiş mi? :)))

12 Aralık 2011 Pazartesi

Kırmızı Ruj, Dost musun Düşman mı?

Biz Türk Kadınları (kendimi de içine katarak söylüyorum) çok fazla risk almayı sevmiyoruz. Neden bilemiyorum ama garantici bir ruhumuz var. Zaten Türkiye şartlarında da çok fazla yaratıcılığa yer yok. En bilinen tasarımcının en bilinen modellerini bir onda görüyorsunuz bir diğerinde. Sonuç: sıkıcı!


Hele makyaj konusunda öyle bir korkutulmuşuz ki, bazen hep aynı makyajla geziyoruz. Aynı pürüzsüz ten, aynı rimel, aynı nude ruj... Ama aslında ruj denildiğinde herkesin ilk aklına gelen renk kırmızıdır. Ve hatta Rouge Fransızca Kırmızı demektir. Daha ne olsun?  Palyaço'ya dönme korkumuz yüzünden bu süper seksi ürünü kullanmakta hep bir tereddüt yaşıyoruz. Ama beyaz tenli kadınlara daha çok yakışan bir renk de yok aslında. 


Her marka en çok kırmızı tonlarına varyant koyuyor. Chanel Allure serisinin kırmızıdan bordoya uzanan tonları benim favorim. Kırmızı rujun en zor rengi ise dördüncü Dior. Turuncuya yakın ve içindeki sarı renk dolayısıyla dişlerinizi olmadığı halde sarı gösterebilir.



Dünyada kırmızı rujla özdeşleşmiş ve bu görüntüsüyle seksi ama kaliteli görünen kadınlar listesinin en başında Marilyn Monroe olması gayet normal :) Ama Monica Bellucci de kırmızı ruju kendisine en yakıştıran kadınlardan. Bu arada yaşından beklenmeyecek bir zerafetle bu zor rengi taşıyan bir diğer kadın da Anne Hathaway bence. Teni şeffaflık derecesinde beyaz olduğu için yakıştırıyorum sanırım. 


Kırmızı ruju Marilyn Monroe'dan sonra en iyi taşıyan kadınsa bence Gwen Stefanie.
Siz ne düşünüyorsunuz. Milletçe esmer bir ırk olmamızdan dolayı mı kaçınıyoruz kırmızıdan? Ya da Türkiye'de kırmızı ruju en güzel taşıyan kadın kim sizce? Ya da yakın zamanda kırmızı ruj faciası yaşayan bir ünlü hatırlıyor musunuz?

10 Aralık 2011 Cumartesi

Pre-Fall Koleksiyonlarından En Sevdiklerim

Biliyorsunuz bir yaz bir kış koleksiyonu gördüğümüz günler çok geride kaldı. Resort var Pre-Fall var. Tüketim çılgınlığımızla beraber, arz-talep doğrusuna göre moda evleri de senede koleksiyon sayısını dörde çıkarttılar.
2012 Pre-fall koleksiyonlarından en sevdiklerimi sizlerle paylaşmak istedim ben de.

Bazı markalar vardır hava sıcakken daha yakındırlar size, bazıları da kış gelince aklınıza düşmeye başlarlar. Benim için Burberry Sonbahar'ın gelmesi ile beraber daha da önem kazanır. Tabi ki bunda efsanevi Trenchcoat'larının payı çok büyük. Önümzdeki sezon Burberry'nin Chanel'in en sevdiği materyal olan Tüviti, kendi kesimleri ile bir araya getirmesinden mükemmel sonuçlar çıkmış Aksesuarlar çok renkli ve çanta boyutları yine devasa.


 Hazır Chanel demişken, krallara layık bir sofrada, mükemmel bir ambiyansta gerçekleşen Paris-Bombay şovunun ilk yarısını pek beğenmedim. Ama parçalar yüzünden değil. Bombay konseptine uydurmak için fazla çaba harcayıp, bildiğiniz Parisienne parçaların üzerine etnik aksesuarlar eklemesini sevmedim. O detaylar olmadan klasik Chanel şıklığındaki parçalar süperdi. Yukarıdaki mavi elnise davetlerin kraliçesi olacak diyorum. Boy serisinin yeni varyasyonlar kazanan çantaları ise yıkılıyor. Soldaki gri kaban da bence evladiyelik bir parça olabilir.

 Calvin Klein minimalin en güzel örneklerini vermiş yine. Gereksiz abartı ve süsten uzak, kesinlikle her yerde, her zaman ve defalarca kullanılabilir parçalar yapmak konusunda yine üstüne yok. Lady akımına göz kırpan füme ceketine hayran oldum. Çalışan kadınların hayatını kurtarabilir. Ortadaki elbise de basenli kadının dostu kesimiyle kalpleri fethedecek. Trenchcoat da tam bir yatırım parçası.

Micheal Kors son senelerde daha da çok dikkatimi çekiyor. Bu yaz bol bol göreceğimiz bol, önü kısa arkası uzun etek trendinin devam edeceğini düşünerek kesimleri mükemmel mini-maksiler yapmış. Ortadaki beyaz kaban da yine "şimdi al her zaman giy" dediklerinden.
Bilmem fark ettiniz mi ama bu yazıda en çok yatırım parçalarından bahsettim.  Pre-Fall ve Resort koleksiyonlarında daha çok rastlanabiliyor parçalara. Çok ara dönem olduğu için mevsimlik ve daha kullanılabilir parçaları görmek daha da mümkün.

9 Aralık 2011 Cuma

Agent Provocateur Winter 2011

Düşündüm taşındım ve dedim ki, bu dünyada bir Victoria's Secret varsa ondan büyük, ondan güzel, ondan seksi, ondan kaliteli Agent Provocateur var.
Reklam kampanyaları her zaman ismi kadar provoke edici olan marka, fetiş iç çamaşırlarını kaliteli kadınlara sunarak aslında büyük bir iş başarıyor. "Hafif" ya da "basit" olarak görünen bir çok parçayı Victoria's Secret gibi şirinleştirme gereği duymadan daha da seksi hale getiriyor ve en kaliteli materyalleri kullanarak kusursuz mağazalarında satışa sunuyor.
Daha önce Kate Moss'lu, Rosie Huntington'lı ve Kylie Minogue'lu kampanyalarına bayılmıştım. Hem bu kadar erotik hem de bu kadar kaliteli bir çizgiyi korumak çok zor bir şey bence.
2011 Kış kampanyalarının videolarını da çok daha önceden görmüştüm ama yeni yıl zamanı herkes Victoria's Sevret'tan bahsederken acaba Agent Provocateur ne yapmış diye bakarken tekrar izledim. Öncelikle izlemeyenleri şöyle alalım:


Always Remember Your Agent Provocateurs adlı kampanyada Paz De La Huerta yer alıyor. Videodan da anlaşılacağı üzere bu kez kaliteli ve seksi imajından çıkıp, basit ve seviyesiz olmuş bence. Tam bir Lindsay Lohan karakterini bir lady ile özdeşleştirmeye çalışmak acınası görünüyor. Paz, uyuşturucu bağımlısı bir Starlet'e benziyor ve vücudu güzel, kendisi seksi de olsa o kadar basit görünüyor ki hiç bir kadın o iç çamaşırlarını giydiğinde onun gibi olmak istemez. 
Kylie Minogue'un aşağıdaki Agent Provocateur reklamı çok daha erotik olmasına ve hatta 18 yaş sınırına takılmasına rağmen Paz De La Huerta'lı versiyondan çok daha kaliteli duruyor. 
Siz ne diyorsunuz?



Bir Zaman Makinesi Olarak ŞEYMEL

Kadınların en sevdiği şey eşsiz bir parçaya sahip olmaktır. Bundan daha çok sevdikleri şey ise bu parçaya uygun bir fiyata sahip olmaktır. Şeytan ve Melek kelimelerinin bir araya gelmesiyle ismini bulan Şeymel Vintage da işte tam olarak bu mükemmel duyguyu yaşayabilmeniz için sizi 17-18 Aralık’ta Garage Sale’ine bekliyor.

Bilenler bilirler ama ben yine de tekrar anlatayım: Galatasaray’da aynı bina içinde iki Şeymel mağazası var, birisi ayakkabı cenneti… Hatta 2010 yılında ELLE & ŞEYMEL vintage ayakkabı koleksiyonunu çıkararak büyük bir adım atmıştı.


Şeyme’in mükemmel koleksiyonunu görmeniz, o havayı solumanız, zamanda yolculuk yapmanız lazım. Kendinize ayıracağınız bir öğleden sonra Şeymel mağazasında geçirebileceğiniz süper bir zaman.


Daha da güzeli vintage parçalara fahiş fiyatlar çekenbenzerlerinin aksine burada her şey mantık çerçevesinde fiyatlandırılmış. Mantıksız derecede ucuz fiyatları yakalamak için de Garage Sale sırasında orada olup 5-50 TL arasındaki fiyatlarını yakalamanız lazım.



8 Aralık 2011 Perşembe

Make Up For Ever

M.A.C Türkiye'ye geldiğinde yaşadığımız sevincin çok benzerini yaşamamız için artık bir sebebimiz var. Sanat ile makyajı birleştirmeyi başaran bir kültüre sahip olan nadir markalardan Make Up For Ever artık Türkiye'de.


Make Up For Ever Artistleri sahne sanatlarından moda çekimlerine ve hatta plastik makyaja kadar bir çok konuda uzmanlaşıyorlar ve dünyada makyajın bir sanat olarak kabul edilmeye başlandığı günümüzde türün en iyi örneklerini veriyorlar.

Geçen bahar yaptıkları HD Not Retouched kampanyalarında da çekim sonrası efektlerle düzenlenmek ya da güzelleştirilmek zorunda olmayan bir line için yapılabilecek en güzel reklam filmlerini yapmışlardı.

Sizleri şimdi o videolarla baş başa bırakıyorum. Drama ve teatral tavra da özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum...

6 Aralık 2011 Salı

Zeynep Dilman - Saç Aksesuarları

Şimdinin gelinleri çok tarz canııım. Hiç biri duvak takmıyor. Takan da kesin düğünün ilerleyen saatlerinde onu bir saç aksesuarıyla değiştiriyor.


1920'lerin yani içki yasağı zamanının Amerika'sında çok meşhur olan saç aksesuarları, en son Royal Wedding esnasında da çok dikkat çekmişti. Her ne kadar bir Philip Treacy gerçeği varsa da biz biraz daha kullanılabilir olanların peşindeyiz diyenlere güzel bir önerim var: Zeynep Dilman.


Kendisine çok benzeyen bir çok saç aksesuarı tasarımcısının aksine Zeynep hem ilgi çekici, hem wow faktörü olan ama aynı zamanda çok temiz ve abartısız tasarımlar yapıyor. Deli kızın çeyizi gibi eline geçen her materyali karıştırmadan heykelsi aksesuarlar yaratıyor. Bence tasarımlarının en önemli özelliği ve güzelliği bu. "Elim değmişken her şeyi üst üste yığayım" demiyor.



Sadece düğünler için değil Royal Wedding kıvamındaki ağır düğün merasimlerinde kullanılabilecek bir Victoria Beckham değilseniz bile taşıyabileceğiniz, İngilizler'in "Spectator" dedikleri şapkaların yerini tutabilecek siyah modelleri de var. Tasarımlarına Beymen Nişantaşı Mağazası'ndan ulaşabilirsiniz.

Külkedisi Kıskanacak: Sergio Rossi

Ayakkabılar konusunda hepimiz en tutkulunun kendisi olduğunu düşünüyoruz. Asla yeterli sayıda ayakkabımız olamıyor. Her sezon sadece 1 parça alma hakkımız olsa eminim kadınların %95'i bu hakkını bir ayakkabıdan yana kullanır.


Geçtiğimiz günlerde Miami Art Basel'ın açılışında sadece oradaki Bal Harbor Shop'ta satışa sunulan Sergio Rossi ayakkabılar ise sizi bir sezon değil bir sene susturabilecek nitelikte. Bir yatırım aracı olarak ayakkabı felsefesini benimseyenler için tam da bir yatırım aracı olarak sanat felsefesini benimseyenlerin buluşma anında ortaya çıkan bu ayakkabıların olayı ise birinin altın diğerinin antika gümüş'ten yapılmış olması. Tam olarak yapılmış demeyelim ama altın ve gümüş yaprakları ile kaplılar.


$10.000 a yakın fiyatı ile tam bir yatırım parçası olan bu ayakkabıları bozdurup bozdurup harcar mısınız, yoksa sanat eseri yerine çerçeveletip ışıklandırıp duvarınıza mı asarsınız bilemiyorum. Ama kesin olan bir şey var ki herhangi bir Sergio Rossi Cachet Pump'a bile kıyamazken altın kaplamasına normal bir ayakkabı muamelesi yapmak günah olur.

5 Aralık 2011 Pazartesi

Poppy Delevingne - It Girl

Türkiye'de tam olarak yerleşmemiş it-girl kavramı Paris- Londra ve özellikle de New York'ta almış başını gitmiş durumda. Stiliyle öne çıkan kadınlar yaratıcı kombinleri, alışılmamış gardropları ve cesur seçimleri ile bir çok moda tasarımcısına da ilham veriyorlar. Andy Warhol döneminin fabrika kazılarını, Edie Sedgwick'i filan düşünebilirsiniz bu it-girllük konseptinde.


Poppy Delevingne New York'un en çok takip edilen, stili de çabasız şık denilebilecek seviyede olan, model + it-girl'lerinden. Ben kendisinin casual tarzını daha çok beğeniyorum açıkçası.


Kendisinin farkında olan kadınlardaki öz güvenle, çok fazla abartmadan, az makyaj, az süsle her yere gidiyor. Defilede ön sıraya bereyle de oturuyor. Kimse de "Kardeşim ne yapıyorsun?" demiyor, diyemiyor...




Formal davetlerdeki seçimleri de çok güzel olmasına rağmen inanılmaz zayıf ve çırpı bacaklı olması kıyafetleri tam dolduramamasına sebep oluyor :) Ben maksi elbiseli hallerini daha çok beğeniyorum açıkçası.
Türkiye'nin Poppy'si olsa kim olurdu dersiniz? 20'li yaşlarının başında çok tarz sosyetik güzellerimizden kim var?