31 Mayıs 2012 Perşembe

Miu Miu Resort 2013 Koleksiyonu


Geçtiğimiz günlerde Miu Miu'nun İstinye Park Mağazasında Resort koleksiyonunu görmeye gittik ve sizin için bu renkli koleksiyona ait parçaların fotoğraflarını çektim.


En dikkat çekici parçalar kendisinden kravatlı, desenli ve üzeri taşlı gömleklerdi.


Ben en çok desenli ceketlerini beğendim. Ayrıca mor rengin hakimiyeti de koleksiyonun genelinde hemen fark ediliyordu.


Geçen sene kış aylarında bol bol gördüğümüz kaplar ve pelerinler de 2013 yılında hala ortalıkta olacaklar anlaşılan. Benim favorim lacivert olan.


Ayakkabılar bana 2012-2013 kış koleksiyonu defilesinin sonunda podyumda yürüyen Marc Jacobs'ın ayakkabılarını hatırlattı. Bakmak isteyenler şu postumda görebilirler

Siz ne dersiniz Miu Miu Resort koleksiyonu için? Beğendiniz mi?

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Bottega Veneta Eşofmanlar

Bir zamanlar Bağdat Caddesi'nin tamamı gri eşofmanları, sarı botları, sarı düz fönlü uzun saçları ve aşırı solaryumlu tenleriyle bir grup genç kızın istilasına uğruyordu. Şu anda durum değişti ama o dönemi unutmak hepimiz için çok zor.

Sönük geçen Resort 2013 defilelerinden Bottega Veneta'nın açılışındaki iki parça beni o günlere götürdü. Muhtemelen bariz şekilde eşofman olmalarına rağmen ellerindeki çantalarla bir arada biraz garip görünmeleri yüzünden bana o Bağdat Caddesi günlerini hatırlattı...
Siz ne dersiniz bu görünüm için?

29 Mayıs 2012 Salı

COLE HAAN Deri Lunargrand

Cole Haan'ın Lunargrand'larının Nike teknolojisi sayesinde hafif ötesi bir tabana kavuştuğunu düşünün. Şu anda her yerde gördüğünüz, tabanı farklı renkli oxford ayakkabıların ataları, tasarımla birleşmiş ilham verici hale gelmiş olanları onlar oluyor işte...

Kadın serisinde kullanılan renkler muhteşem bu yazın pastellerine mükemmel uyum sağlayacak tonları hepsinden almayı istetiyor ama tek bir sorun var o da Cole Haan'ın Soho, NY'daki mağazasında bulunabilmeleri. yolu düşen olursa mutlaka alsın derim.

Fiyatı: $278

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Pazartesi Sendromuna Tatil: The G Hotel by Philip Treacy


Philip Treacy'i nasıl bilirdiniz diye sorsam "deli" biliriz dersiniz muhtemelen. Rahmetli Isabella Blow'un çılgın şapkalarının bir çoğunun şapka ve saç aksesuarlarıyla öne çıkan neredeyse her defilenin arkasındaki isim Treacy beni en çok da şapka işinin dışına çıkmaması ile büyülemiştir. En güçlü olduğu konu şapka olduğu için delirip her alana atlamak yerine şapka denilince akla gelen ilk isim olmayı tercih etmiştir. Çok da iyi yapmış bence.


Odalarında tam biz İngiliz şıklığı yaşanan Galway Irlanda'daki otel, renk ve dokuların muhteşem bir karışımı. Gerçi ben Treacy'den biraz daha çılgın hatta daha önceki Pazartesi Sendromu Otellerimizden Maison Moschino gibi bir hayal dünyası beklerdim. Ne de olsa kendisi tam bir Mad Hatter.


Restoran ve barındaki renkler çok güzel ve insanın gözünü gönlünü açıyor. Tüm sandalyelerin formu aynı olmasa daha da farklı bir ortam olabilirmiş. Şu anda oturdum Treacy'nin tasarımı otelin dekorasyonunu eleştiriyorum. Sanırım şu her hafta bir tasarım oteli incelemek bana iyi gelmiyor :))))


İsteyenler için bir SPA tatili de sunabilecek olan The G Hotel, tüm otelin genel havasıyla pek de uygun olmayan tamamen karanlık bir tasarıma sahip. Daha önce gördüğümüz Armani Hotel Dubai'nin içine bu SPA'yı koysak kimse nereden çıktı bu demez yani.
Irlanda tatili yapmak isteyen varsa görülmesi gereken yerler listesine alınacak bir otel olduğunu yine de söylemeden geçemeyeceğim. Haftalar geçtikçe ve sürekli yeni bir otel gördükçe beğenmek gitgide zorlaşıyor ya da beklentilerimiz artıyor diyebiliriz ama Philip Treacy otel tasarlama işini de güzelce halletmiş.

25 Mayıs 2012 Cuma

Batya Kebudi Renkleri Sevdi

Batya Kebudi'yi tanımayanınız yoktur. Türkiye’de genelde oryantalist yaklaşımlarımız yüzünden aşırı abartılmış, Hint Kültür’üne selam duran tasarımları gördüğümüz bir takı piyasası var. Batya ise, tasarımda modern, hikayesinde köklerine bağlı olmayı başarabiliyor. Bu özelliği sayesinde hepimizin en sevdiği takı tasarımcılarından biri. Ve takı tasarımcısıyım diye kendisini ortalara atıp sadece bir ipe boncuk dizmeyi başarabilenlerin aksine işini son derece profesyonel bir şekilde yapıyor.

Bu sene Arm Party trendi sayesine hepimizin beşer onar aldığı deri bilekliklerin Batya Kebudi dokunuşuyla ne kadar şık olduğunu görebileceksiniz. Fosforlu renklerdeki rugan bilekliklerin üzerine o alıştığımız şans motiflerini ekleyerek tam bir yaz serisi ortaya çıkarmış. Beymen Blender'lardan 199 TL'ye sahip olabileceğiniz bu bileklikler, hem sizin hem de yaz aylarında doğan arkadaşlarınız için mükemmel hediyeler olacak. 


24 Mayıs 2012 Perşembe

Ege Soley Çiçek Workshop'u

Beni tanıyanlar bilir, workshoplara, yemek kurslarına bayılırım. Kısa bir kursla tabi ki de bir şeyin ustası olamayacağımın farkındayım ama biraz daha bilinçli ve en azından geliştirilebilir bir temelle oradan ayrıldığımı hissediyorum.


Bunu söyledikten sonra geçen haftalarda katıldığım yarım günlük bir çiçek yapım workshopundan bahsetmek istiyorum. Hem inanılmaz eğlenceli hem de çok öğreticiydi. Ege Soley, senelerce Fransa'da yaşamış hatta Carla Bruni'nin çiçekçisi olarak kendine güzel bir yer edinmiş. Sonra İstanbul'a dönüp Maçka'da açmış olduğu Ege Soley Event & Corporate Flowering'de çiçeklerin dilinden anladığını göstermiş.


Mars Athletic Club'ın karşılama masasından, gelinlerin ellerine kadar bir çok yerde ona ait çiçekleri görebilirsiniz. Ayrıca özel tasarım taşıma çantaları ile de hem çiçeklerinize zarar vermeden hem de kendi üzerinizi batırmadan çiçeklerinizi istediğiniz yere götürebiliyorsunuz.

Adres: Süleyman Seba Cad. No:23 Akaretler
Telefon: 0212 2270922

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Yaz Aşkı: Jimmy Choo Lovely Suede Pumps

İnsanın estetik bulduğu şeyler ve kullandığı şeyler her zaman birbirini tutmuyor. Yani bakmayı sevdiğiniz şeyler her zaman kullanmıyorsunuz.
Mesela bana sorsanız şuradaki Charlotte Olympia ayakkabılara bayılıyorum ama kullanıma gelince biraz daha sakin ve "ben buradayım" diye çığlık atmayan parçaları giymeyi seviyorum.
Bu yaz için de fark ettiyseniz senelerdir üzerimizdeki "sivri burun kesinlikle yasak" baskısı hafiflediği için fonksiyonel bir sivri burunlu ayakkabı sahibi olmanın tam sırası.


Ben de Jimmy Choo'nun bu nude tonlardaki süet ayakkabısını çok beğendim. Hem rengi hem topuk boyu, hem platformsuz oluşu çok kullanışlı bir parça haline getirmiş şuradan bulabileceğiniz bu ayakkabıyı.
İlk görüşte aşk yaşayacağınız bir ayakkabı yerine zamansız bir ayakkabı almaya ihtiyacınız varsa benim seçimim bu olurdu.

22 Mayıs 2012 Salı

Louboutin'den Makyaj Serisi

Christian Louboutin sonunda kendisi için çok farklı bir alana adım atıyor ve lüks makyaj serisi ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Şaşırtıcı mı? Pek değil. Heyecanlandık mı? Sayılabilir ama çok değil.


Öncellikle ayakkabı konusunda çok aşmış olduğu için yeni bir işe girdiğinde de aynı performansı bekleyeceğiz. Standardımız çok yüksek olacak. Kendi adıma konuşmak gerekirse 2013 sonunda kavuşacağımız bu koleksiyondan özellikle ambalaj tasarımı konusundaki beklentim çok yüksek.

Bunun dışında aklıma hep Dita Von Teese'i getiren bir marka olduğu için sanki sadece kırmızı rujlar ve aşırı dikkat çekici renkler barındırması gerekiyormuş gibi geliyor. Tabi ki böyle bir zorunluluğu yok ama markayla en çok bu renkleri bağdaştırıyorum.

Tabi ki tüm bunlar için 2013 sonuna kadar beklememiz gerekecek...

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Pazartesi Sendromuna Tatil: Hotel du Petit Moulin by Christian Lacroix

Gelmek bilmeyen yaza inat Pazartesi Sendromu'na Tatil serimiz son hız devam ediyor. Bu hafta daha öncekilerden farklı biraz daha küçük ve butik bir oteli inceliyoruz. Christian Lacroix tarafından dizayn edilmiş, Paris'teki Hotel Du Petit Moulin. 



Lacroix'nın artık kendi markası ile tasarım yapamayacağını öğrendiğinde onun desenlerini özleyeceğini düşünenler için bir rahatlama mekanı olan 17 odalık bu küçük ama en küçük ayrıntısına kadar tasarımı düşünülmüş otel hem şirin hem de konforlu.


Daha önce gördüğümüz Maison Moschino Milan gibi bu otelde de her oda farklı bir konseptte dekore edilmiş. Her biri minik ama Parisienne ruhu yaşamak isteyenler için odalardan oluşan otel tarihi eser gibi. Daha önce incelediğimiz Palazzo Versace, Gold Coast ve Armani Hotel, Dubai gibi her odası aynı olmasındansa tasarımcısından, olabildiğince çok dokunuş taşıyan bu tarz yerleri daha çok seviyorum ben açıkçası.



Her odada özellikle duvar kağıtları Lacroix'nın o çok renkli, bol katmanlı, desen üstüne desenlerinin duvarlarda hayat bulduğuna şahit olacağınız otel tam fotoğraflık. Sadece gece uyumak için gitmeyeceğiniz, gittiğinizde gözünüz gönlünüz açılsın istediğiniz bir tatil planlıyorsanız tam size göre.

18 Mayıs 2012 Cuma

Hatıralar...

Siz de en yakın arkadaşınızla ya da sevgilinizle sürekli aynı açıdan ve bir eliniz kayıp şekilde suratlarınız birbirine yapışmış şekilde çekilmiş fotoğraflarınızdan bıkmadınız mı? Fotoğraflarınıza yaptığınız en yaratıcı dokunuş Instagram efektleri ve artık aynı pozlar ve aynı insanlarla çekilen fotoğraflarınızın yıllarını bile karıştırıyor musunuz? Ya da GB'larca fotoğrafın arasında elinizde tutabileceğiniz bir albüme koyacak kadar sevdiğiniz fotoğrafların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor mu?
 

O zaman size süper bir yerden bahsedeceğim. Benim de eşimle beraber gidip fotoğraf çektirdiğim ve hem çekim hem de sonrasında bakarken inanılmaz eğlendiğim Giyçek.
Giyçek bir fotoğraf stüdyosu aslında. Galata Serdar-ı Ekrem sokak'ta Doğan Apartmanının hemen yanında çok şeker bir stüdyo. Ama bildiğiniz stüdyolardan farkı, içeri girdiğinizde zamanda yolculuk yapabiliyorsunuz. Türk filmlerinde gördüğümüz ve bayıldığımız Tosun Paşa, Külhanbeyi, Hanedan, Harem, Göksü Sefası gibi konseptlere ait kostümleriyle sizi geçmişe götürüyor.

 

Çekimler sırasında da çok eğleneceğinizin garantisini veriyorum. İsterseniz bir kaç farklı konseptte fptoğraf çektirip kendi soy ağacınızı kendiniz oluşturabilirsiniz.
İletişim: 02122518181

15 Mayıs 2012 Salı

Çirkin Gala

Çok fazla yazmayacağım ama Snow White and the Huntsman filminin Londra Gala'sında öyle felaket bir kare gördüm ki kendime gelemiyorum. Baş rol oyuncularının hepsi birbirinden kötü görünüyor. Kristin Stewart zaten moda adına kayıp bir ruh. O Marchesa elbisesiyle de olabileceğinden de kötü görünüyor. Chris Hemsworth'ün saçlarına lütfen birisi bir şey yapsın ve asıl büyük hayal kırıklığı: Charlize Theron. Bu kadar güzel bir kadın nasıl bu elbiseyi giyer, kimse mi uyarmamış.

Mudo'da Anneler Günü

Biz Türk milleti olarak her şeyi son ana bırakmaya bayılıyoruz. Bu sefer de anneler günü alışverişini son ana bırakanlar için Mudo ile çok güzel bir iş birliği yaptık ve annesine ne alacağını bilemeyenler ve kendisini şımartmak isteyen ama ikinci bir fikre daha ihtiyacı olanlar için geçen hafta sonu İstinye Park Mudo mağazasındaydık.


Gelenlerle bol bol sohbet ettik, ürün seçtik, fotoğraf çektik, çok çok eğlendik. Bizi yalnız bırakmadıkları için gelen herkese teşekkür ederim. Bu arada misafirperverliklerinden dolayı Mudo ekibine de çok teşekkür ederim. 





14 Mayıs 2012 Pazartesi

Pazartesi Sendromuna Tatil: Maison Moschino Milan




Pazartesi sendromuna karşı savunma kalkanımız 1840 yılında bir tren garı olarak hayatına Milan’da başlayan Maison Moschino.  En baştan uyarayım, bu oteli gördükten sonra başka herhangi, bir yeri beğenme ihtimaliniz baya azalacak.



Moschino bu otelin tasarlanması sırasında dışarıdan baktığınızda tarihi dokunun korunduğu ama kapıdan içeri girdiğinizde sürreal bir ortamın yaratıldığı, bir nevi masal diyarı yaratmaya çalışmış. Başarılı da olmuş. Pamuk şeker kıvamındaki salonu ve bulutları andıran ışıkları buna en güzel örnek.



Bir çok design hotelde karşılaştığımız birbirinin aynısı olmayan odalar, burada da görülüyor. Ama bu odalar o bildiğiniz odalardan değil. Cidden her biri başka bir masal anlatıyor. Yatağın içinden çıkan kurtla Kırmızı Başlıklı Kız’ı, gül yaprakları sayesinde American Beauty’i yaşayabilirsiniz.



Sürekli internette gördüğünüz o ağaçlı yatak da bu otelden. Tertemiz beyaz odasında bile minimalizmi kutularla yapılan dekoruyla kırmış. O kadar farklı ama hiç biri diğerinden aşağı kalır olmayan odaları var ki her gün başka bir odasında kalmak isteyeceğiniz oteller listesine girmesi son derece mümkün.



Detaylar ise bu otelin en önemli silahı. Alice Harikalar Diyarında’nın deli şapkacısına layık detaylarıyla Maison Moschino benim şimdiye kadarki Pazartesi Sendromu Otellerimin hepsi içindeki favorim. Odaların boyutu çok da önemli değil diyorsanız, Milan’a yolu düşenlere de mutlaka tavsiye ederim.

11 Mayıs 2012 Cuma

Prada'lar Yeniden Doğuyor

Prada 1991 - 2005 yılları arasında "it-bag" kategorisine girmiş olan efsane çantalarını yeniden üretmeye karar verir de bizler de sevinmez miyiz? Zamanında sahip olamadıklarınız için yeniden üzülmenin tam zamanı. Çünkü sınırlı sayıda üretilecek olan bu çantaları bir avcı titizliğiyle aramanız gerekecek. Ama şanslı azınlıktan olursanız da çantanıza gözünüz gibi bakın. Çünkü böyle bir fırsat tekrar ele geçmez.


9 Mayıs 2012 Çarşamba

Fareler Evrim Geçirdi



Seneler önce zaten sevimli olan babetlere, süper sevimli bir tarz katan yine Marc Jacobs oldu. Yuvarlak burunlu babetleri çok şeker fare suratları ile birleştiren Jacobs, herkesin sahip olması gereken bir parçaya daha imza attı.


Bu sene evrim geciren fare babetler zımbalarla buluştu ve renkleri de daha oturaklı oldu. Bu karşıtlık da babetlere yepyeni bir soluk getirdi. Yeni versiyonlarından da en çok bordo zımbalı olanları beğendim ben. Siz ne diyorsunuz?

Summertime de Chanel

Bu yazın rujunu arayanlara Chanel'den cevap geldi. Yaz makyaj koleksiyonundaki bronz tonlardaki allık ve onunla süper bir uyum gösterecek olan mercan rengi ruj çantanızdan çıkmayacak gibi görünüyor. Oje için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Sedefli ojeleri pek sevmiyorum.


8 Mayıs 2012 Salı

MET Costume Institute Gala

Hiç lafı uzatmadan, yılın en önemli moda olaylarından birisi olan MET Costume Institute Gala Kırmızı Halı'sına geçiyorum. Bu sene Schiparelli and Prada: Impossible Conversations sergisinin açılışının kutlandığı galada bir tane Schiparelli pembesi görmemek de çok enteresandı. Hatta çıkan bazı haberler tüm Vogue ekibinin pembe ve tonlarını giyeceği yönündeydi ama uygulamada bir şey göremedik.

Nina Dobrev'i alkışlıyorum. Belki kariyer olarak Vampire Dairies gibi kötü bir dizide ismini duyurması biraz talihsiz ama 23 yaşına rağmen kendisini asla "en kötüler" listelerime eklemedim. Hatta bu kez bu kadar önemli bir eventte Donna Karan Atelier elbisesiyle en şık kendisi olmuş.


Diğer şıkların bir çoğu göz yormayan elbiseleri seçenler olmuş. Risk alıp dikkat çekici bir elbise giyip de başarılı olmuş çok az isim vardı gecede.

Rihanna - Tom Ford
Emily Blunt - Calvin Klein Collection (Saçı ve makyajıyla beraber ikinci favorim)
Hilary Swank - Michael Kors
Jessica Alba - Michael Kors
Rosie Huntington Whiteley - Burberry
Lana Del Ray - Altuzarra


Gecenin isminden belliydi zaten Prada cenneti olacağı. Eva Mendes dışındakilerin hepsini beğendim ama Chloe Sevigny'nin Miu Miu'su da biraz içler acısı olmuş. Yaşına uygun giyinmediğinde başarılı olma ihtimalin neredeyse yok zaten. Diane Kruger ise her zaman olduğu gibi prensesler gibi süzülmüş kırmızı halıda. En şık ise Gwyneth Paltrow. Sırt dekoltesi ve abartısız saçları ile inanılmaz görünüyor.


Bir seri de Givenchy gördük gecede. Gisele Bundchen ve Rooney Mara'nın Givenchy'leri muhteşem görünürken, Beyonce beni giyinmeye küstürdü. Ben Givenchy olsam Beyonce'ye bu kıyafeti satmazdım. Moda evimin adını böyle korkunç bir görüntüye karıştırmaktansa dükkanı kapatır giderdim daha iyi.


Bu son setimiz de anlam veremediklerim diyebiliriz.
Cameron Diaz Stella McCartney elbisesinin içinde artık 20 yaşında olmadığını kabullenmiyor gibi. Hala vüzudu iyi hala güzel ama neden en ufak bir kusuzu bu kadar belli edecek bir elbise seçmiş anlayamadım.
Sarah Jessica Parker 50 yaşına yaklaşmış durumda ve hala çiçekli Valentino elbise içinde güzel görünebileceğini düşünüyorsa bizim Sex and the City'de hayran olduğumuz bambaşka bir kadınmış.
Florence Welch de aslında Lady Gaga gibi kıyafetiyle eleştirilecek bir kadın değil ama daha önce şurada da söylediğim gibi Alexander McQueen'in bu koleksiyonundan bir şey giymek için biraz deli olmak lazım.
Leighton Meester ise Marchesa elbisesine bakmamı bile engelleyen turuncu suratıyla beni endişelendirdi. Gencecik kız bu kadar önemli bir galaya neden suratına portakal suyu dökülmüş gibi gelir ki?

Bu arada galadaki tüm kırmızı halı fotoğraflarını görebilmek için Facebook sayfamı ziyaret edebilirsiniz.

Fotoğraflar: Just Jared

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Pazartesi Sendromuna Tatil: Palazzo Versace Gold Coast


Pazartesi günlerinizi umut dolduran, tatil hayallerinizi ateşleyen köşemiz “Pazartesi Sendromuna Tatil” bu hafta da Avustralya Gold Coast’taki Palazzo Versace ile devam ediyor. Serimizin önceki otelleri MissoniHotel Kuwait ve Armani Hotel Dubai için önceki yazılara göz atabilirsiniz.


Versace kişisel olarak benim çok da bayıldığım, sürekli takip edip genel olarak koleksiyonlarını sevdiğim bir marka değil maalesef. Fazla renkli ve biraz da Rus işi gördüğüm çizgilerini oteline de yansıtmış.

“Palazzo” ismine yakışır şekilde bir saraya benzeyen iç dekorasyonuna tam olarak uymayan daha modern bir mimarisi var ve bu karşıtlık oteli biraz zorlama gösteriyor. Aslında 2000 yılında yani tam 12 yıl önce kapılarını açmış olan otel, kendisinden sonra gelen designer otellerinden biraz daha geride olmasını haklı çıkartıyor. 

Geride dediğime de bakmayın, daha butik ve tam olarak moda evinin çizgilerini yansıtan diğer örneklere göre daha geride ama bir otel olarak son derece lüks ve dikkat çekici.


Odaları saray odalarını aratmayacak nitelikteki Palazzo Versace, Versace renklerini ve desenlerini taşıyan kumaşları saraylara layık tasarımlara sahip mobilyalarla birleştiriyor. Avustralya gibi bir lokasyonda olması da oteli tam bir tatil oteli yapıyor. Gulf ülkelerindeki benzerlerinin aksine çok daha büyük, butiklikten uzak ama yine de bu boyutta süper lüks arayanlar için ideal.



Girişindeki dev avize Milan Kütüphanesinden, getirilmiş bir antika ve girişte bir saraya girdiğinizin ilk hatırlatıcısı da bu avize.  Avustralya gibi bir yerde biraz daha rahat surf yaparak zaman geçirebileceğiniz bir tatil arıyor olabilirsiniz, ama otelden çıkmayacağınız ve iliklerinize kadar şımartılmış hissedebileceğiniz bir yer arıyorsanız, Palazzo Versace Instagram profilinize ekleyebileceğiniz birbirinden güzel fotoğraflara konu olabilecek köşeleriyle sizi hayal kırıklığına uğratmayacaktır.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Anna Dello Russo for H&M

Ne kadar çok tasarımcı ve marka iş birliği yazdım ama hiç biri Vogue Nippon'un "kahramanı" Anna Dello Russo'nun göz alıcı tarzını yansıtacak kadar heyecanlandirici değildi. Bu muhteşem koleksiyon H&M'in ulaşılabilir fiyatlarıyla bizlerle buluşacak.


Bu koleksiyona ulaşmak için 4 Ekim 2012 tarihini beklememiz gerekecek ama ilk görüntülere bakılırsa beklediğimize değecekmiş gibi duruyor.


Çok teatral bir tarzı olan Anna Dello Russo'nun evinde yapılan bir çekimde koleksiyondan bahsettiği videoyu paylaşıyorum. Ne dediğini dinlemeseniz bile evindeki müzelik durumu dikkatle izlemenizi rica ediyorum. Kendisinin de söylediği gibi modanın koruyucusu ve müze sorumlusu gibi davranıyor. Saygı duyuyoruz:


3 Mayıs 2012 Perşembe

Yeni Yetenek: Natalia Grzybowski

Mary Katrantzou’nun önlenemez yükselişi sonrasında mimari formlar ve sanat eserlerine benzeyen baskılar daha da göz ününde artık. Bu baskı ve formları en güzel şekilde kullanan yeni bir modacı keşfettim: Natalia Grzybowski.

Hybrid adlı koleksiyonuyla  2011-2012 Australians in New York Fondation stajyerlik bursu kazanan Natalia Grzybowski, 2012 Yeni Zellanda Dunedin Moda Haftası kapsamında yapılan I-D Emerging Designer yarışmasında ikincilik ödülünü almış.
Biraz fazla teatral gibi görünse de couture şıklığını yansıttığı koleksiyonun kumaşlarını alıp, çerçeveletip duvarınıza assanız kimse yadırgamaz. Hem doğadan hem de teknolojiden eşit derecede ilham alarak bu iki ögeyi çok estetik bir şekilde harmanlıyor.


Özellikle desensiz beyaz modellerinin de Hussein Chalayan’ı hatırlattığını düşünüyorum. Formları ise heykellere yakışır şekilde tasarlanmış. Modanın sanata en çok yaklaştığı noktalardan birinde duruyor Natalia Grzybowski. Umarım doğru kişilerle çalışır ve doğru bir tanıtım kampanyasıyla kendisine daha kolay ulaşmamıza ve daha başka işlerini de görmemize vesile olur.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Frank O. Gehry for Tiffany's

Sanatın birçok dalına el atan sanatçıların işleri her zaman ilgimi çekiyor. Özellikle de bir alanda isim yapmış birinin, farklı bir disiplinde işler vermesi, onu tanıdığımız sanat dalına yaptığı referansları kovalarken bilmece çözüyormuş gibi hissettiriyor.


Frank O. Gehry binalarıyla ortak bilinçaltımızda yer etmiş ve yüzyılın en önemli mimarlarından biri olarak isminden söz ettirmeyi başarmış bir sanatçı. Tiffany's ise 1980’den beri herhangi bir sanatçı ya da tasarımcı ile kapsül koleksiyon hazırlamazken Gehry için bir istisna yapıyor 2006'da.


Gehry’nin mücevher tasarımları sadece mimari formlarına değil aynı zamanda kullandığı materyallere de gönderme yapıyor. Akışkan formları sayesinde ilk bakışta tam olarak ne olduğunu anlamadığınız bu parçalar birer heykelden farksızlar.

Mücevherin sadece üzerindeki taşın değeri ile ölçülebilir bir değer olmadığını, aslında bir sanat eseri olarak tasarımının da kolayca taklit edilemez bir kıymeti olduğunu bilenler için bulunmaz bir fırsat olan koleksiyonun parçaları mücevher meraklıları kadar modern sanat koleksiyonerlerinin de ilgisini çekiyor. 6 sene önceki bu koleksiyonun parçalarının şu anda el değiştirirken, eskisinden çok daha yüksek fiyatlar telaffuz ediliyor.